
Demokrasinin tanıdığı örgütlenme, ifade özgürlüğü, seçimler ile iktidara gelen siyasi partiler , demokrasiyi sadece sandıktan aldıkları oy ve bu oya dayanarak istediğini yapabilme, sandıkta azınlıkta kalanları yok sayma, temel hak ve özgürlükleri hedef alma, demokrasinin olanaklarından yararlanarak demokrasiyi ortadan kaldırma hakkına sahip değillerdir.
Yine askeriye kendisine verilen görev ve yetkiler içinde hareket etmeli, bunun dışına çıkarak demokratik rejimi ortadan kaldıracak girişimler içinde olmamalı, medya ve demokratik kitle örgütlerini yanına alarak , anayasal kurumlara brifinglerle rejime balans ayarı çekmemelidir.
27 Mayıs 1960 darbesiyle başlayan, Talat Aydemir -Fethi Gürcan ikilisinin başarısız ayaklanmalarıyla devam eden, “ sosyal uyanışın, ekonomik gelişmenin önüne geçtiği” iddiasıyla muhtıra verilen 12 Mart 1971 ara rejimi , siyasi partileri, sendikaları, dernekleri kapatan, binlerce insanı fişleyen, işkence tezgahlarından ve idam sehpalarından geçiren, toplumsal yaşamın her alanına vurulan faşist 12 Eylül 1980 darbesi gibi , silah ile tank ile olmasa da ordu, medya, demokratik kitle örgütleri destekli 28 Şubat 1997 de bir darbedir.
Her türlü darbeleri, ara rejimleri , demokrasiye yönelen müdahaleleri lanetliyorum, kınıyorum, protesto ediyorum.
Darbelerle hesaplaşan ülkeler demokrasi standartlarını, birey -yurttaşının yaşam standartlarını, temel hak ve özgürlüklerini yükselttiler. Zihniyet ve uygulamalarıyla tüm darbe ve ara rejimlerle hesaplaşabilmek dileği ve özlemiyle…